Defibrilatör fibrilasyona girmiş bir kalbin normal ritmini geri kazanabilmesi için kalbe kısa sureli yüksek değerde akım veren cihaz. Kısaca elektro şok cihazı olarak tanımlanabilir.
Kalbin normal dışı hızlı atımını durdurarak tekrar normal kalp ritmine dönmesini sağlayan sağlık cihazına defibrilatör denir.Bir diğer adı da kalp elektroşok aletidir. Kalpte görülen fibrilasyon denilen kalp ritmi, eğer kalbin kulakçık bölümünü (atrium) etkiliyorsa, kalbin çalışma düzeni bozulur.
Fibrilasyon durumunda, kalbin karıncık kısmını (ventrikül) etkiliyorsa, kalp etkili kasılarak vücuda kan pompalamak yerine titreşim halinde çalışır. Dolaşım durduğu için bu tabloda yaşam mümkün değildir. Böyle durumda 5-10 dakika içinde defibrilatör aleti ile kalbe elektroşok verilerek ventriküler fibrilasyon düzeltilmeye çalışılır.
METsis Medikal'in son olarak piyasaya sürdüğü Life-Point PLUS Defibrilatör cihazı anormal EKG ritmini normal ritme döndürme amacıyla defibrilasyon işlemi gerçekleştirmek için kullanılan cihazdır. Kalp ventriküler fibrilasyona girdiğinde, dışarıdan yeterli miktarda elektrik akımı vererek normal sinüs ritmine döndürme işlemine defibrilasyon, elektrik akımı vermede kullanılan cihaza, defibrilatör (elektro şok cihazı) denir. Elektrik enerjisi, şok halinde verildiği takdirde, dışarıdan uyarı verilmiş olur, yani myokard depolarize edilir ve kalp kasılır. Kalbe defibrilatörle şok verilebilmesi için kalbin, ventriküler fibrilasyonda ya da nabızsız ventriküler taşikardi ritminde olması gerekir. Son teknolojiye ve üstün teknik özelliklere sahip olan bifazik Life-Point PLUS elektro şok cihazına uygun fiyat ve ödeme koşullarıyla sahip olabilmek için bizimle iletişime geçin. Yukarıda bulunan linke tıklayarak defibrilatör teknik şartnamesini indirebilirsiniz.
METsis Medikal; Life-Point PLUS model üst düzey elektro şok cihazı cihazı ile tüm hastane, ambulans, klinik, üniversite hastanesi, diyaliz merkezi gibi elektro şok cihazı cihazına sıkça ihtiyaç duyulan profesyonel kullanıcılara hitap etmektedir. Bifazik dalga formu, geniş renkli ekranı, kullanım kolaylığı ve standart olarak AED otomatik defibrilatör özelliği ve uygun fiyatı ile profesyonel kullanıcılar için iyi bir çözüm sunmaktadır.
Bifazik Defibrilasyon Nedir?
Life-Point PLUS defibrilatör cihazı bifazik teknolojiye sahiptir. Peki, bifazik defibrilasyon dalga formu nedir; elektrik enerjisinin boşalmasından sonra pozitif yönde sonra negatif yönde olmak üzere iki yönlü akım verir. Yani elektrik akımını iki yöne de iletir. Birinci fazda, akım monofazik elektro şok cihazlarında olduğu gibi, bir elektrottan diğerine akar. İkinci fazda ise akım, ters yönde akmaya başlar. Yapılan araştırmalarda bifazik dalgaların monofazik dalgalara göre daha az enerji ile başarılı defibrilasyon sağladığı ve daha az zararlı olduğu görülmüştür. Ayrıca daha az enerji kullanımı ile aynı sonuca ulaşılabildiği için yanık gibi istenmeyen yan etkiler azalmıştır.
Erken Defibrilasyonun Önemi Nedir?
Defibrilasyon, temel yaşam desteğinin bir parçasıdır; elektro şok cihazı ile kalbe elektrik akımı vererek myokarddaki düzensiz titreşimleri sonlandırıp kalbin normal bir şekilde çalışmasını sağlamaya yönelik hayat kurtaran bir işlemdir. VF veya nabızsız VT'de 20-30 sn içinde uygulanan defibrilasyon % 100'e yakınını sinüs ritmine çevirir. Her bir dakikalık gecikme, başarı Şansını % 10 kadar azaltır. 10 dakikalık gecikmede yaşam şansı % 0'a yakındır. VF ya da nabızsız VT'li kardiyak arrestin gelişmesinden sonra defibrilasyona kadar geçen her bir dakikada ölüm oranı % 7-10 artmaktadır. Defibrilasyona daha geç başlanması durumunda hastanın kurtulma şansı da azalmakta; kardiyopülmoner resüsitasyon ve defibrilasyona ilk 10 dakikadan sonra başlanması durumunda ortalama her 250 hastadan sadece biri kurtarılabilmektedir.
Fibrilasyon Nedir?
Kalbin yanlış zamanda uyarılması ve uyaran sinyallerin (aksiyon potansiyelleri) rasgele uyarımları sonucunda kalp kasları düzensiz ve normalden hızlı bir şekilde kasılmaya başlar. Sonuç olarak kalp, vücudun ihtiyaç duyduğu miktarda kanı pompalayamaz hale gelir. Kalbin girdiği bu duruma “fibrilasyon” adı verilir. 2 tip fibrilasyon vardır. Kulakçık (atrial) fibrilasyonu ve karıncık (ventriküler) fibrilasyonu. Bunlardan ventriküler fibrilasyon daha tehlikeli olup, hemen müdahale edilmezse hastanın ölümüne sebep olabilir. Kalp girdiği bu durumdan vücudun geri besleme kontrol sistemleri vasıtasıyla kurtulamazsa, bu düzensiz kasılmaların durdurulup kalbin yeniden düzenli kasılmaya başlaması sağlanmalıdır. Bunun için, kalbe “karşı şok” adı verilen bir şok uygulanır. Bu işleme defibrilasyon, kullanılan cihaza ise defibrilatör adı verilir.
Ventriküler Fibrilasyon
Ventriküler fibrilasyonun (şekil 2) karakteristik görünümü genellikle kolay tanınır ve sistematik ritim analizini gerektirmeyen tek ritimdir. Atan kalbi yöneten elektriksel uyarıların tamamen düzensiz olduğu bir durumdur. Sonuç olarak ventriküllerin kasları kasılmaktan ziyade titreşir ve ventriküller artık vücuda kan pompalayamaz hale gelir. Ventriküler fibrilasyon şüphesi oluştuğunda hasta, acil defibrilasyon gerektiren ventriküler fibrilasyon ve artefakta bağlı bir görünüm açısından değerlendirilmelidir. Eğer hastada nabız varsa ritim ventriküler fibrilasyon değildir.
Bazı durumlarda iki ritim bozukluğu ventriküler fibrilasyon ile benzerlik gösterebilir, çünkü her ikisi de düzensiz,geniş kompleksli ve hızlı ritimlerdir. Birincisi, polimorfik ventriküler taşikardidir. Kardiyak arreste neden olabilir ve arrest gerçekleşirse erken tedavi ventriküler fibrilasyon ile benzerdir. Bu nedenle, ritmin anında tanınamaması ilk yaklaşım aynı olacağından herhangi bir yanlış tedaviye sebep olmaz. Fakat erken resusitasyon sonrası polimorfik ventriküler taşikardinin kaydedilmesi önemlidir, çünkü sebepleri bulunarak düzeltilebilir ve tekrarlanması
önlenebilir. İkincisi ise, atriyal ve ventriküler kası bağlayan aksesuar yol varlığında (Wolff-Parkinson-White (WPW) sendromu) atriyal fibrilasyon gelişimidir. Tedavi edilmezse ventriküler taşikardiye ya da ventriküler fibrilasyona neden olabilir. Arreste neden olmuşsa tedavi tüm nabızsız geniş kompleksli taşikardilerde olduğu gibi defibrilasyondur. Bu nedenle bu ritmin de venriküler taşikardi ve ventriküler fibrilasyondan erken dönemde ayrılamaması ilk tedavi aşamasında problem yaratmayacaktır. Fakat bu ritmin kaydedilmesi ve tanınması, uzman konsultasyonu daha sonraki tedavinin düzenlenmesi ve hayati aritmilerin önlenmesi açısından önemlidir.
Ventriküler Taşikardi
Ventriküler taşikardi, özellikle yüksek kalp hızlarında ya da yapısal kalp hastalığı varlığında (ör. Sol ventrikül fonksiyon bozukluğu, ciddi sol ventrikül hipertrofisi, aort stenozu) belirgin kardiyak debi düşmesi ve kardiyak arreste neden olabilir. Ventriküler taşikardi ani olarak ventriküler fibrilasyona dönüşebilir. Nabızsız ventriküler taşikardi tıpkı ventriküler fibrilasyondaki gibi erken defibrilayon ile tedavi edilmelidir.
Bu ritimde ventrikül kasında yer alan bir odağın yüksek frekansta depolarizasyonu söz konusudur. Eksitasyon anormal bir yolak ile ventriküllerin içinden geçer ve bu yüzden QRS kompleksleri geniş ve anormal şekillidir. P dalgasının olmayışı ve anormal geniş QRS dalgaları karakteristiktir. QRS morfolojisi monomorfik ve polimorfik olabilir. Monomorfik ventriküler taşikardide ritim düzenli ya da düzenliye yakındır polimorfik ventriküler taşikardi ise düzensizdir. Dal bloğu varlığında supraventriküler taşikardi geniş kompleks taşikardi oluşturur. Miyokard infarktüsü sonrası gelişen geniş kompleksli taşikardi hemen daima ventriküler kaynaklıdır. En güvenilir yaklaşım böyle bir durumda aksi ispat edilene kadar tüm geniş kompleks taşikardileri ventriküler taşikardi olarak kabul etmektir. Polimorfik ventriküler taşikardinin önemli bir tipi ‘torsade de pointes' (dans eden kompleks) olup ritim şeridinde rotasyonel olarak değişen elektriksel aktivite aksları EKG de sinüzoidal bir görünüm oluşturur. Bu aritmi genellikle QT intervalinde uzama olan hastalarda görülür. Bu uzama kalıtsal olarak gelişebildiği gibi daha sık olarak antiaritmik ilaçlar gibi bazı ilaçların etkisiyle de oluşabilir. Torsade de pointesin tanınması önemlidir, çünkü etkili tedavi (tekrarlayan atakların önlenmesi) için predispozan faktörlerin ortadan kaldırılması, intravenöz magnezyum uygulaması, diğer elektrolit bozukluklarının düzeltilmesi gerekirse overdrive pacing uygulanması gerekir. Torsade de pointes ventriküler taşikardisi kardiyak arreste neden olabilir,(bu durumda defibrilasyon ile tedavi edilir) ventriküler fibrilasyona dönüşebilir.
Asistoli
Kalp kasının sistol adı verilen ritmik kasılmaları yapmamasıdurumudur. Bu kasılmalar gerçekleşmediği zaman dolaşım duracağından ölüm kaçınılmaz olur. Asistoli bir kalp hastalığı sonucu olarak ortaya çıkabileceği gibi, hastalığın son evresi olarak da belirebilir. Nabzın hissedilmemesi ve stetoskop aleti ile kalp seslerinin duyulmaması asistolinin belirtileridir. Kalp zaten depolarize durumda olduğu için defibrilayon uygulanmaz. Bazen asistoli ve ince dalgalı ventriküler fibrilasyon karışabilir. Bu durumda erken tedavi iyi kalitede bir kardiyopulmoner resusitasyon sağlamak ve gözleme devam etmektir. Eğer ince dalgalı ventriküler fibrilasyon varsa, etkili kardiyopulmoner resusitasyon uygulaması ventriküler
fibrilasyonun amplitud ve frekansını arttırabilir ve bu tanıyı doğrulayarak başarılı defibrilasyon ihtimalini arttırabilir.
Defibrilasyon
Özel bir elektrik cihazı ile kalbe doğru akım vererek kalp kasındaki düzensiz titreşimleri giderip kalbin normal bir şekilde çalışmasını sağlamaya yönelik yaşam kurtaran bir işlemdir. Ventriküler fibrilasyon adı verilen, kalp kaslarındaki ölümcül kaotik elektriksel aktiviteye karşı monofazik 360 joule veya bifazik 150–360 joule ile tek deşarj doğru yeniden canlandırma teknikleri ile yüksek oranda sonuç verebilmektedir(Yazıda geçen enerji düzeyleri Avrupa Yeniden Canlandırma Konseyi ve Amerikan Kalp Derneği'nin son kılavuzundan, kanıta dayalı, bizzat denenmiş ve başarılı olmuş düzeylerdir). Bifazik defibrilatörler elektriksel boşalma sonrası belirli bir süre pozitif yönde, sonra da geri dönüp negatif yönde kalan mili sn. boyunca ilerleyen tipte akım üretirler. Ayrıca dalga formu büyüklük ve sürekliliğini ayarlayarak transtorasik empedans değişimlerine elektronik olarak karşı koyabilirler. Kesikli eksponansiyel ve rektilineer dalga formu üreten çeşitleri vardır; ancak ilk faz ve ikinci faz en uygun süreleri, hangi tür vf'de hangi dalga formunun kullanılacağı vs. net olarak henüz bilinmemektedir. Kanıta dayalı çalışma yapmanın tahmin edeceğiniz üzere zor olduğu ve deney hayvanlarının göğüs empedanslarının bizimkilerden farklı olduğu da düşünülür ise bu konuda araştırılacak hayli nokta mevcuttur. Uzun süreli vf'lerde ise bifazik dalga formlarının üstünlüğünün monofaziklere göre çok daha fazla olduğu gösterilmiş ve son yeniden canlandırma kılavuzlarında bu öneri yer almıştır. Şu anda en iyi enerji düzeyi hangisi bilinmediği için ventriküler fibrilasyona giren bir hastaya öneri olan 150- 360j bifazik düzeyden genelde 200j ile çakılmaktadır.Monofazikte ise zaten tek önerilen enerji düzeyi 360 j'dur. Elektro şok cihazları şebeke elektriğine güven olmadığından, içlerinde akü ile satılırlar. Elektrik şebekesine takılı olsalar dahi akü ile çalışırlar. Fibrilasyona girmiş bir kalbin normal ritmini geri kazanabilmesi için kalbe kısa sureli yüksek değerde akım verilmesine defibrilasyon denir. Bu uygulamanın yapılması için kullanılan cihaza da defibrilatör denir. Kısaca elektroşok cihazı olarak tanımlanabilir.
Ventriküler fibrilasyon/nabızsız ventriküler taşikardinin başlamasından sonra kalp debisi sonlanır ve üç dakika içinde hipoksik serebral hasar başlar. Tam bir nörolojik iyileşme isteniyorsa, spontan dolaşımın geri dönüşünü sağlayan erken başarılı defibrilasyon gerekmektedir. Defibrilasyon yaşam kurtarma zincirinin önemli bir parçasıdır ve ventriküler fibrilasyon/ventriküler taşikardi kardiyak arrestin sonucunu düzelttiği gösterilen birkaç girişimden birisidir. Başarılı defibrilasyon olasılığı ve sonraki hastaneden taburcu oluncaya kadarki hayatta kalma olasılığı zamanla hızla azalır. Bu nedenle erken defibrilasyon uygulayabilmek kardiyak arrest sonrası hayatta kalmayı belirleyen en önemli faktörlerden birisidir. Kardiyopulmoner resusitasyon uygulanmayan vakalarda kollapstan sonra defibrilasyon uygulanıncaya kadar geçen her dakika mortalite %7-10 kat artar. Ventriküler fibrilasyon/ventriküler taşikardinin başlaması ile şok uygulaması arasındaki süre ne kadar kısa ise başarılı defibrilasyon ve hayatta kalma şansı o kadar yüksektir. Defibrilatör sağlamada gecikme varsa hızla göğüs kompesyonları ve ventilasyona başlanmalıdır. Tanık olunan kardiyak arrestlerde kardiyopulmoner resusitasyon uygulandığında sağ kalımda azalma daha yavaştır ve sağ kalım, kollapstan defibrilasyona kadar her dakika için ortalama %3-4 azalır. Defibrilasyona kadar geçen süre içerisinde kardiyopulmoner resusitasyon uygulanması tanık olunan kardiyak arrestten hayata dönmeyi iki veya üç katına çıkarabilir. Amaç; kalbe elektrik şoku uygulayarak kalbi normal kardiyak ritmine kavuşturmaktır. Özel bir elektrik cihazı ile kalbe doğru akım vererek kalp kasındaki düzensiz titreşimleri giderip kalbin normal bir şekilde çalışmasını sağlamaya yönelik yaşam kurtaran bir işlemdir. Ventriküler fibrilasyona karşı monofazik 360 joule veya bifazik 150–360 Joule ile tek deşarj doğru yeniden canlandırma teknikleri ile yüksek oranda sonuç verebilmektedir. Bifazik defibrilatörler elektriksel boşalma sonrası belirli bir süre pozitif yönde, sonrada geri dönüp negatif yönde kalan milisaniye boyunca ilerleyen tipte akım üretirler. Ayrıca dalga formu büyüklük ve sürekliliğini ayarlayarak transtorasik empedans değişimlerine elektronik olarak karşı koyabilirler. Kesikli eksponansiyel ve rektilineer dalga formu üreten çeşitleri vardır; ancak ilk faz ve ikinci faz en uygun süreleri, hangi tür ventriküler fibrilasyonda hangi dalga formunun kullanılacağı net olarak henüz bilinmemektedir. Uzun süreli ventriküler fibrilasyonlarda ise bifazik dalga formlarının üstünlüğünün monofaziklere göre çok daha fazla olduğu gösterilmiş ve son yeniden canlandırma kılavuzlarında bu öneri yer almıştır. Şu anda en iyi enerji düzeyi hangisi bilinmediği için ventriküler fibrilasyona giren bir hastaya öneri olan 150- 360 j bifazik düzeyden genelde 200j ile uygulanmaktadır. Monofazikte ise zaten tek önerilen enerji düzeyi 360 j'dur. Defibrilatörler, şebeke elektriğine güven olmadığından, içlerinde akü ile satılırlar. Elektrik şebekesine takılı olsalar dahi akü ile çalışırlar
Defibrilatör Çeşitleri
Genel olarak üçe ayrılırlar:
> Pacemaker'lar gibi kalbe yerleştirilen ve gerektiği anda (otomatik olarak karar vermelerini sağlayan algılayıcıları vardır) şok veren tip. ( ICD)
> Küçük kaşık seklinde iki elektrot kalbe dokundurularak şok veren tip. Tanımdan da anlaşılacağı üzere bunun kullanılabilmesi için kalbin açıkta olması gerekir, yani cerrahi bir müdahale sırasında kullanılır.
> Hepimizin de filmlerden, dizilerden, belki de gerçek hayattan bildiği vücut yüzeyine dokundurulan büyükçe elektrotlar vasıtasıyla şok veren tip. Çalışma prensibi olarak hepsi de aynıdır, ama verilen akım miktarı değişiktir. Kalbe ne kadar yakından elektro şok uygulaması yapılırsa, uygulanması gereken akım değeri de o kadar küçük olur. 1960'lara kadar elektro şok cihazları AC enerjili tiptendi. AC enerji atrial fibrilasyonu giderirken, daha tehlikeli olan ventriküler fibrilasyona yol açabileceğinden bu tip elektro şok cihazları artık kullanılmamaktadır. 1960'lardan sonra DC defibrilatörler geliştirilmiştir. Defibrilatörler, hastaya bağlanma şekline göre dış elektro şok cihazı veya iç (implant) defibrilatörler olmak üzere ikiye ayrılır. Hastaya aktarılan enerjinin dalga şekline göre ise; Lown, monofazik, gecikmeli, trapezoidal (yamuk) ve bifazik dalga şekilli elektro şok cihazı olarak adlandırılırlar.
Kardiyak Arrest Nedir?
Kardiyopulmoner arrest ya da dolaşım durması olarak da bilinen kardiyak arrest; kalbin kan pompalama fonksiyonunu (sistol ve diastol siklusu) yerine getirememesi ya da büyük arterlerden nabız alınamaması, buna bağlı solunum ve bilinç kaybı ile karakterize ani ve beklenmedik şekilde gelişen bir tablo olarak tanımlanabilir. Dolaşımın durmasına bağlı olarak dokulara oksijen taşınma işlemi de yerine getirilemez. Oksijen eksikliğinden en fazla etkilenen organ beyin olduğu için olay anında bilinç kaybı, sonrasında da hipoksik beyin hasarı ve buna bağlı gelişen nörolojik defisit, hatırlama bozukluğu ve kognitif disfonksiyon gelişebilir. Temel yaşam desteği esaslarına göre ilk yapılması gerken hastanın dolaşımının tekrar başlamasına yardımcı olmak yani kardiyopulmoner resusitasyon (CPR) işlemini uygulamaktır. İleri yaşam desteği esaslarına göre ilk yapılması gereken işlem ise hastayı monitörize etmek ve defibrilasyon uygulamaktır.
Kardiak Arrest Nedenleri
1-Kalp hastalıkları kardiak arrest nedenlerinin en önemli kısmını oluşturur. Dolaşımda akut obstrüksiyon (ani damar tıkanmaları ) örn. aort diseksiyonu nadiren yapay bir valvin kopması, myokard iskemisi, akut myokardit, miyopatiler, iletim defektleri bunların başında gelir. Primer olarak kalp hastalığı olmamakla birlikte kalbin çalışmasını engelleyen, tansiyon pnömotoraks, diyafragm rüptürü , masif pulmoner tromboembolizm gibi ekstra kardiak mekanik nedenler de burada sayılabilir.
2 – Hipovolemi: Masif kanama ve sıvı kayıpları kan basıncının düşmesi ve miyokard perfüzyonunun bozulması ile arreste neden olabilir.
3 – Bayılma: Hasta bu durumda horizontal ( yatay ) duruma getirilmezse ölümle sonuçlanabilir.
4 – Ani Hipotansiyon: Koroner perfüzyonunu bozarak arreste neden olabilir.
5 – Hava embolisi: Oturur pozisyonlardaki ameliyatlarda veya boyun, toraks, meme, pelvis venleri üzerindeki herhangi bir işlem sırasında ( özellikle küretaj ) hava embolisi gelişerek arreste neden olabilir. Sol kalpteki girişimlerde özellikle aort klempinin açılması sırasında da daha tehlikeli olan arteriel emboli gelişebilir.
6 – Hipoksi ve/veya hiperkapni: Üst solunum yolu obstrüksiyonu,solunumun santral depresyonu veya sinir-kas paralizisine bağlı olabilir. Erişkinde üst solunum yolu obstrüksiyonuna yol açan nedenlerin başında 3 gıda aspirasyonu ( solunum yoluna kaçması ) gelmektedir. Yemek yerken,
özellikle iyi çiğnenmemiş büyük parça halinde gıdalar aspire edilebilir. Yemek yerken konuşma, gülme bu olasılığı artırır.
7 – Elektrik veya yıldırım çarpması: Elektrik çarpmasından sonra vücuttan geçen akımın şiddeti ve süresine bağlı olarak solunum kaslarında tetani, paraliz, bulber merkezlerin inhibisyonu sonucu kardiak arrest gelişebilir. Tetani, akımın geçtiği sürece devam eder ve uzun sürerse hipoksi ile arrest gelişir. Akım kesildikten sonra görülen masif konvülsiyon atağı takiben ortaya çıkabilen paraliz de hipoksi sonucu arreste neden olur. Elektrik şokunun direkt etkisi ile de ventriküler fibrilasyon veya asistol gelişebilir. Bu, genellikle evlerde kullanılan düşük voltajlı ve 2 amperden zayıf akımla olur. Daha güçlü bir akım olan yıldırım çarpmasında ise bütün myokardı
depolarize eden bir DC şok etkisi ile kalp durabilir. Bazan bu olaydan sonra kalp kendiliğinden çalışabilir.
8 – Suda boğulma: Klinik ve tedavi yönünden belirgin bir farklılık olmamakla birlikte tatlı veya tuzlu suda boğulmalarda fizyopatalojik mekanizma farklıdır. Tatlı su ozmotik basıncı daha düşük olduğu için hızla akciğerlerden sistemik dolaşıma geçer. Dolaşım volumü 3 dakika içinde % 50
artabilir. Sonuçta hemoliz ve hipoksi, yüklenme, hiperpotasemi (kanda potasyumun artması) ve hiponatreminin (kanda sodyumun azalması ) neden olduğu, tedaviye dirençli fibrilasyon ( kalp adelesinde peşpeşe hızlı kasılmalar ) gelişir. Tuzlu su ile bunun tersi olur. Dolaşımdan alveollere sıvı geçer ve ödem gelişir. Boğulmalarda vagal inhibisyona bağlı olarak uzun süreli laringospazm gelişmesi akciğerlere sıvı girmeden asfeksi ile ölüme neden olabileceği gibi, sıvı girişini geciktirdiği için resüsitasyon şansını da 4 artırabilir. Hipotermi ve pulmoner enfeksiyon önemli komplikasyonlardır. Eğer akciğerler 2 dakikadan uzun süre tatlı su ile doldu ise irreversibl ventriküler fibrilasyon gelişir. Ancak hipotermi koruyucu etki yapabilir. Bu nedenle soğumuş bir kişi sudan çıkarıldığında, hiçbir hayat belirtisi olmasa da resüsitasyon denenmelidir. Öte yandan tedavi ile olay yerinde veya yolda bilincini kazansa da geç akciğer ödemi solunum yetmezliği ve elektrolit değişiklikleri olabileceğinden, hayati tehlike devam edebilir, bu şahısların hastaneye yatırılması gerekir.
9 – Metabolik bozukluklar ve elektrolit değişiklikleri: Kan glukoz düzeyi, pH değişiklikleri, özellikle sodyum, potasyum ve kalsiyum olmak üzere elektrolit değişiklikleri kalbin fonksiyonunu bozarlar. Örneğin hiperkalemi yavaş geliştiğinde kalbi diastolde durdurabilir, hızlı geliştiğinde ventrikül fibrilasyonuna neden olabilir. Kalsiyum artışı ise kardiak kontraktiliteyi artırarak, kalbi diastolde durdurabilir.
10 – Hipotermi: Merkezi ısı 28-30 dereceye düştüğünde ventrikül fibrilasyonu gelişebilir. Kaza ile gelişen 30 derece altındaki ciddi hipotermide kan akımı, oksijen gereksinimi, kardiak autput ve kan basıncı azalır; vazokonstrüksiyon ve bradikardi nedeniyle nabzın alınması güçleşir. Nabzın
gerçekten olmadığını anlamak uzun süre alabilir.
11 – İlaç ve zehirler: Direkt veya dolaylı olarak kardiyovasküler ve solunum sistemlerinde depresyon yapabilir. Bunlar arasında digital, kinidin, prokainamid, aminofilin, kontrast maddeler, sedatif ve hipnotikler sayılabilir.
12 – Kan katekolamin düzeyinin artması: Heyecan, adrenalin enjeksiyonu, adrenal tümörler nedeniyle artmış katekolaminler kalbin anesteziklere duyarlılığını artırır.
13 – Bazı işlem ve uyarılar: Kalp kateterizasyonu ve anjiokardiografi sırasında, özellikle kateter ucu sağ ventrikülde iken ventriküler fibrilasyon gelişebilir. Rectum, uterus, serviks, glottis, bronşial ağaç, mesane, üretra, mezanter, karotid sinus ve kalbin direkt olarak uyarılması, ekstraoküler kasların veya testisin çekilmesi sonucu bradikardi veya asistol gelişebilir.
İnhalasyon ajanlarının vagotonik etkisi, hiperkapni, hipoksi katekolamin düzeyinde artma bu olasılığı artırır. Tüm hastalıkların terminal döneminde yukarıda belirtilen nedenlerden bir veya birkaçına bağlı olarak kalp durur.
Etiketler: